Yeni başlayanlar için sinemada eleştiri : Bir Film Nasıl Eleştirilir?

By
Advertisement

Yeni başlayanlar için sinemada eleştiri (4): Bir Film Nasıl Eleştirilir?


Soruşturmanın Yönetmenler bölümü gerçek, yaşanan tartışmaların en somut dışavurumu anlamında sinema tarihimize geçen bir diğer belge niteliğinde. dergi, aynı eleştirmenlere olduğu bu gibi, yönetmenlere de bir sıra soru hazırlıyor ve yönetmen-eleştirmen ilişkisini açığa çıkarmayı düşünüyor. ancak bir grup yönetmenin tutumu yoğun şekilde enteresan.


  film eleştiri

önce sırasıyla soruları inceleyelim:

1. Sinema eleştirmesinin de edebiyat, resim, müzik eleştirmeleri bunun gibi az çok “ihtisaslaşmış” kişiler vasıtası ile yapılması gerektiği konusunda ne düşünüyorsunuz? Bir eleştirmecinin taşıması gereken nitelikleri aşağıdaki verilere göre nasıl sıralarsınız?

a) Yazarlık yahut gazetecilik yeteneği bulunmak

b) umumi kültürü kuvvetli bulunmak

c) Sinema ile ilişkisi kuvvetli bulunmak

d) Sinema tekniğini derinlemesine bilmek

e) Sinemayı sevmek

2. Sizce sinema eleştirmesi estetik yada etik bir yönteme mi dayanmalı, yoksa ‘an’ın izlenimlerini mi yansıtmalıdır?

3. Sizce sinema eleştirmesi

a) Amaçlarında

b) Olanaklarında modern midir?

4. Bir filmin ticari başarısı üzerinde eleştirmenin etkisinin önemi sizce nedir?

5. Sinemanın sanat yönü ile alakalı gelişmesi üstünde eleştirmenin doğrudan ya da dolaylı bir etkisi olduğunu sanıyor musunuz?

6. Sizce eleştirmenin Türk sinemasına etkisi ne olmuştur? Nedir, ne olacaktır?

7. Sizce sinemacı-eleştirmeci ilişkileri nasıl olmalıdır?

8. Türk eleştirmesinin bugünkü durumu sizce nedir?

9. Film yaparken eleştirmeyi göz önüne alır mısınız?

on. Eleştirici etkinliğin sizce önemi nedir?


Memduh ün
zamanın koşullarına göre epey bir nitelikli ve 60’ların sinema coğrafyasının keşfine büyük yararı olacak yanıtların, Türk Sinematek Derneği ile kimi yönetmenler içinde bir süreden buyana var bulunduğu anlaşılan gerilimi ortaya çıkarması, 2000’lerden geçmişe doğru baktığımızda hayli garip gelebilir.

işte, aralarında Türk sinemasının pek aşırı önemli isminin olduğu; Memduh şöhret, Atıf Yılmaz, Metin Erksan, Lütfi Akad, duygu Sağıroğlu, Alp Zeki Heper, Osman Seden ve Halit Refiğ’in müşterek imzalarıyla Türk Sinematek Derneği Yönetimi’ne gönderilen agu zemberek açıklamalar:

9 Haziran 1967 tarihli soruşturmanıza cevaptır:

Kuruluşundan beri Türk sineması için olumlu bir tek davranış göstermeyen Türk Sinematek Derneği’nin Türk sinemacıları aleyhindeki ısrarlı tutumu, bizleri bu kuruluşun teşebbüslerini şüphe ile karşılamaya yöneltmektedir.


Atıf Yılmaz
Derneğin ülkemizi ziyaret eden yabancı sinema adamlarına Türk sinemasını jurnal etmek; radyo ve basın aracılığıyla ve kamu efkarını Türk sinemacılarına karşı kışkırtmak; aydınları Türk sinemasından kopartmak; açık oturum bahanesiyle çağrı ettiği Türk sinemacılarına hakaret törenleri tertiplemek; Yeni Sinema dergisinde Türk sineması üzerine yanlış ve maksatlı yayın yapmak; Türk sinemacılarının gönderdiği cevabî yazıları dürüstlüğe sığmayan bir tarzda arka çevirmek; Türk sinema iş teşekküllerinin üzerinden aşıp yabancı ülkelerde gerek festivaller, gerek Türk filmleri gösterileri için tek merci olmaya yeltenmek benzeri olumsuz davranışları göz önünde tutularak bu soruşturmanın hangi maksada hizmet etmek üzere tertiplendiği anlaşılamamıştır. Gerek bütünüyle Türk sinemasına, gerek şahıs olarak Türk sinemacılarına devamlı ve ısrarlı düşmanca tavır takınan Türk Sinematek Derneği ve onun yayın organı Yeni Sinema Dergisi ile işbirliği yapmayı reddediyoruz.

Yönetmenler cephesinde yalnızca Erdoğan Tokatlı ve Fevzi Tuna’nın katıldığı soruşturmada belki hiç ummadıkları, belki de önceden tahmin ettikleri bir açıklamayla karşı karşıya kalan Yeni Sinemacılar; hiç de yenir yutulur olmayan ithamlara karşı yoğun şekilde uzun bir cevap veriyorlar. Ana hatlarıyla özetlersek:

Eleştirme sayısı için yukarıdaki cevapta imzaları bulunan yönetmenlerin verdikleri karşılık bizi şaşırtmadı. Bu cevap, kendilerine uzun yıllardır bel bağlanan, eserlerine önem verilen, yerli sinemanın yozlaştırıcı şartlarıyla sinema sanatı arasında bir uzlaşma noktası aradıkları için iyi niyetle izlenen bir kaç sinemacının bugün içine düştükleri çaresizliği, tıkanıklığı, şaşkınlığı ibretle önümüze sermektedir.


Erdoğan Tokatlı
…Amaçları son derece açık olan eleştirme ve uyarı yazılarımızın karşılığı, okuyucularımıza aksetmeyen suçlamalardan ve yanlış hücumlardan ibaret kalmıştır…Yukarıdaki suçlamaların hiç birisi cevap verilemeyecek kadar gerçeklere aykırı olduğu halde okurlarımızda küçük ölçüde de olsa uyanacak bir kuşkunun gölgesini silmek adına birer birer cevaplıyoruz:

1. Dernek, kuruluşundan bu yana Türk sinemacıları aleyhine “ısrarla” bir tutum takınmamıştır. (Yeni Sinema’cılar, geniş açıklamada, Türk Sinematek Derneği’nin kuruluşundan derhal sonra yani 1966 yılı Eylül ayında yönetmenlere birer çağrı metni gönderdiklerini ve işbirliği önerisinde bulunduklarını açıklıyorlar. ayrıca Berlin Film Festivali Yöneticisi Alfred Bauer’in isteği üzerine yukarıdaki yanıtta imzaları bulunan üç yönetmenin üç filminin -Lütfi Akad/Hudutların Kanunu, Atıf Yılmaz/ölüm Tarlası ve his Sağıroğlu/Bitmeyen Yol- festivale yollanırken hiçbir menfi tepkiyle karşılaşmadıklarını belirtiyorlar.


Jean Douchet
2. ‘ülkemize gelen yabancı sinema adamlarına Türk sinemasını jurnal etmek’ suçlaması düpedüz gerçeğe aykırı bir karalamadır. (Bu maddede de yukarıdakine paralel şekilde yönetmenlere uluslararası platformlarda destekçi olunduğu, Cahiers du Cinema yazarı Douchet’ye özel bir gösterim yapıldığı açıklanıyor.)

3. ‘Açık celse bahanesiyle çağrı ettiği sinemacılara hakaret’ iddiasına gelince, bu açık oturum Haziran 1966 toplantısında, bizzat yanıtta imzaları olan yönetmenlerin teklifi ile gerçekleşmiştir. (mecmua, belirtilen toplantıda yapılan eleştirilerden bazılarının -ismi açıklanmayan- iki yönetmeni rahatsız ettiğini açıklıyor ve gerçek hakaretin yapılan eleştiriler değil düşüncelerini merak eden topluluğu hiçe sayarak toplantıyı terk etmek olduğunu iddia ediyor.)

4. ‘Aydınları Türk sinemasından koparmak’ suçlamasına cevap vermiyoruz. (Gerekçe, ‘aydın’ın güdülen değil, düşünen bir insan olması ve eğer bir kopma varsa, sorumlusu kötü filmler…)

Yaklaşık 9 madde boyunca süren açıklamalar, yönetmenlerin sert yanıtlarından hiç de aşağı kalmayan şu son sözlerle noktalanıyor:


Yılmaz güney
Yeni Sinema, sırf Türk sinemasında bir çağa işaret etmekle kalmamış, bütün dünyada yükselen ‘düşünme / sorgulama / değiştirme’ anlayışına enlem şekilde ‘mevcut olanın yerine yeni ve çok fazla daha insani olanı koyma’ arzusunun temsilciliğini yapmıştır. 60’ların ‘özgürleşme’ çağrısının sinemasal bir yansıması şekilde da nitelendirilebilecek olan mecmua, sinema yazınımızın eleştiri anlayışının da ilk önemli belgelerine ev sahipliği yapmıştır.

Günümüzden bakıldığında, 40 küsur yıl evvela yazıldığına inanılmayacak kadar yenilikçi bir anlayışın ürünü olan yazı, inceleme ve değerlendirmeler, meraklıları için hala tekrar okumalar açık metinler şekilde yerli yerinde durmaktadır.

gene zamanın sinemasal rüzgârının da etkisiyle model şekilde Yeni Dalga’yı ve “Cahiers du Cinema”yı eksen almasına karşın, devrimci sinema anlayışına irak kalmayan; Rocha’ları, başyapıtlarına doğru giden yolda Yılmaz Güney’leri anlamaya çalışan derginin zamanımız sinema yazının gerisinde durduğunu iddia etmek haksızlık olarak nitelendirilmelidir.

incelememizde ciddi bir yer tutan eleştirmen / yönetmen gerilimi ise 60’larda, bugünkü sinemasal ortamın çok fazla daha ilerisinde olduğumuza işaret şekilde algılanabilir.

Döneminde böylesine bir işlev üstlenen bir derginin 40 sene önce başardıkları, söyleyin az şey mi?…

0 yorum:

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.